top of page
Ara

Tanpınar’dan

  • Arzu Eylül Yalçınkaya
  • 8 Mar 2016
  • 1 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 4 Haz 2020

Sabah sabah Ahmet Hamdi Tanpınar beni ne güldürdü..Bursa vesilesiyle  Tanpınar’ın eserlerini ve  mektuplarını yeniden okuyorum. Orada Kudsi Tecer’e yazdığı mektuplardan birinde diyor ki,

“Kutsi ister misin ben mutlu olayım?”

Bu soru beni yere yatırdı. Hani hayatta hiç bir şeye hakkı olmadığı, hiç bir şeye sahip olamayacağını -yaşadığı acı tecrübeler sebebiyle- henüz genç yaşta kanıksamış insanlar vardır. Ve bunlar zamanla öyle güçlü bir mizaca sahip olurlar ki, ateşle beslenen semenber gibi zorluk ve acı geldikçe onu vakar ile karşılamayı bir tür meslek edinirler; ard arda gelen terslikler nedeniyle alınganlık filan da göstermezler. Böyleleri için mutluluk başka bir şeydir; yıkılmamaktır, sarsılmamaktır, el açmamaktır. Mutluluk, dik durmak, hüznünü tebessüm ile örtmek, kimseye minnet etmemektir.

Bu türün, en korktuğu şey ise ise, her Allah’ın kulu gibi bir nimete nail olmak suretiyle mutlu olmaktır. İstediği şeye erişmek, beklediğini bulmak, muradına nail olmak.. O vakit ne yapacaklarını bilemezler, mahcup olurlar, sallanmak ve sarsılmak tehlikesi vardır. O dakika da pek ala da alınganlık gösterebilirler.

Ahmet Hamdi Tanpınar mektubun devamında hakikaten bir nimete nail olmak suretiyle, -ve ancak bir nimete nail olmakla- mutlu olmayı bilenler gibi saadetinin bağlı olduğu bazı şartları sıralıyor. Ama bu ilk soru cümlesi beni benden aldı,

-Kudsi ister misin ben mutlu olayım?-

ve o hiç bir şeyi olmamakla mesut olan saadet ehlinin iç dünyasına ilhak etti. Acıdım gariblere. Hoş acınacak değil gıbta edilecek bir hal ama.. nasıl diyeyim içim buruldu işte.

Belli ki bu da insan için bir tür uç noktadır.

İnsan her türlü hali karşılamayı bilmeli.

Nimet ve mihneti aynı vakarla taşımalı.

Hepsi bizim için, insan için,

Acıysa acı, tatlıysa tatlı.

*

 
 
 

Comments


Join my mailing list

Thanks for submitting!

© 2023 by The Book Lover. Proudly created with Wix.com

bottom of page